Türkiye’nin yemyeşil Bursa’sında yer alan Evliya Çelebinin söylemiyle Bursa’nın Ayasofyası olan Bursa Ulu Cami , hem mimarisi hemde gizemleri ve sırları ile bizleri meraklandıran tarihi bir yapıdır.Osmanlı İmparatoluğun döneminde inşa edilen ve günümüzde dahi ülkemizin en büyük camileri arasında yer alan bir yapıdır.İçindeki eserler ve taşıdıkları gizemli anlamları ile Ulu Cami’yi gelin yakından inceleyip tüm sırlarını açığa çıkaralım.
Bursa Ulu Cami Tarihi ve Mimarisi
Osmanlı Döneminde aslen zaviye olarak yapılan,sonradan cami olarak kullanılmaya başlanmış olmasına rağmen çok ayaklı cami şemasının ve anıtsal örneği sayılır. I. Beyazid tarafından 1396-1400 yılları arasında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı cami yaklaşık toplam 500 metrekare boyutlarında olup 20 kubbe ile üzeri örtülmüştür.Sekizgen kasnaklara oturan kubbeler mihrap duvarın dik beş sıra halinde dizilmiştir. Kasnaklar mihrap ekseni üzerindekiler en yüksek olmak üzere yanlara doğru gidildikçe her sırada daha alçak düzenlenmiştir.Düzgün kesme taşları inşa edilmiş kalın beden duvarlarının masif etkisini hafifletmek için cephelerde her kubbe sırası hizasına gelmek üzere sağır sivri kemerler yapılmıştır.Her kemerin içinde iki sıra halinde ikişer pencere yer alır.Bunların gerek biçimleri gerek boyutları her cephede farklıdır.Son cemaat yeri bulunmayan yapının kuzey cephesinde köşelerde sonra yapılan iki minare vardır.Şeyh Hamid-i Veli Somuncu Baba Hazretlerinin açılış hutbesini irâd ettiği bu Ulu Mâbed, adeta Bursa şehrinin kalbi konumundadır. Cami aynı zamanda “Cami-i Kebîr” olarak da adlandırılmaktadır.
Bursa Ulu Cami 20 Kubbeli Olması
Bir rivayete göre I.Beyazid Niğbolu Zaferi öncesinde savaşı kazanmak için Allah’a yalvarmış ve bu nedenden dolayı 20 cami yaptıracağına söz vermiştir.Savaşı zafer ile sonuçlandırdıktan sonra cami yapımına hazırlanırken damadı Emir Sultan’ın fikri ile 20 cami yerine 20 kubbeli tek bir cami yaptırmasını önermiştir.Daha sonradan Beyazid’a bu fikir mantıklı geldi.20 kubbeli cami zaferde kazanılan altınlar ile yaptırılacaktı ama 1402 yılında ki Ankara Savaşı’nda sultanın esir düşmesinden sonra Timur camiyi ahır olarak kullanmak zorunda kalmıştır, Moğol Şeyhi Emir Bedrüddin 1403 yılında camiyi yaktırmış, Karamanoğlu Mehmet Bey’in 1413 yılında kuşatması sırasında cami tekrar yanmıştı. Onarımı, Bayezıd’ın oğlu 1. Mehmet gerçekleştirilmiş ve cami 1421 yılında restore edilip onarıldıktan sonra ibadete açılmıştır. 1 Mart 1855 tarihlerindeki büyük depremde 17 kubbesi çöken cami, onarım görerek 1862 yılında tekrar ibadete açılmış; 1889 yangınında da belirli yerleri hasar görmüştür. Şuan günümüzde tam ortadaki kubbe camdan yapılmıştır.
Bursa Ulu Cami Şadırvanın Sırrı
Bursa Ulu Cami’yi ayıran özelliklerden biride caminin içerisinde bir şadırvan olmasıdır.Ortadaki cam kubbenin altında havuzlu, 18 köşeli bir şadırvan bulunmaktadır. Bursa Ulu Cami’nin başka özelliklerinden birisi olan şadırvanın yapılma nedeni şöyle rivayet edilir:
Bursa Ulu Cami yapımı için arazi istimlak edilirken, yahudi bir hanımın tamda şadırvanın bulunduğu yerde bir toprak sahibi olması nedeniyle Osmanlı burayı satın almak istemiştir.Ancak arazisini satmak istememiş ve arazi zorla elinden alınmıştır. Fakat daha sonradan, Osmanlı tarafından zorla alınan bu toprağı namaz kılınmaz düşüncesiyle o yere şadırvan yapılmıştır. Şadırvanın 65 metrekareden ibaret olduğu düşünüldüğünde doğruluğu tam belli olmayan bir hikayedir.Şadırvanın başka bir özelliği ise Evliya Çelebinin söylemi ile şadırvanın içindeki Uludağ sularından gelen havuzun içinde alabalıklar yüzmektedir.
Bursa Ulu Cami’de Kabe Örtüsü
Kabe Kapsının Örtüsü minberin sağ tarafında yer almaktadır.Yavuz Sultan Selim Han, Mısır seferinden sonra halife olması ile birlikte Mekke’de Kabe’nin örtüsünü İstanbul’dan gönderilen yeni örtü ile değiştirmiştir. Yavuz Sultan Selim Han , değiştirilen örtüden sonra eski örtüyü ise Bursa’ya getirtip Ulu Cami’ye hediye etmiş ve bizzat kendi elleri ile taşıyıp asmıştır.
Tamamı saf altın iplik ile üzerine ayetler işlenmiş olan Kabe örtüsü, yüzyıllar boyunca kararmadan yapıldığı ilk hali gibi kalmayı başarmıştır; fakat daha sonrasında yapılan bazı hatalı restorasyonlar sonucu caminin rutubet alması üzerine işlemeleri dökülmüş olduğundan günümüzde ayetler sadece yoğun bir ışık altında belli olmaktadır.
Bursa Ulu Cami Minberin Sırrı
Bursa Ulu Cami içerisinde ki bir çok yazı ve levhalar ile öne çıksa da minberinde yapım tekniği ve işlenen geometrik şekilleri ile dikkat çekmektedir.Minber Antepli Hacı Mehmed bin Abdülaziz ed-Devvaki tarafından Kündekari tekniği ile yapmıştır. Kündekari tekniği ise ceviz ağacından, çivi ve yapıştırıcı malzemeleri kullanılmadan geometrik parçalar ve şekiller birbirine geçirilerek yapılan bir yöntemdir.
Minberin Doğu’ya bakan kısmında Güneş sistemi diğer kısmında ise Galaksinin resmedildiği söylenmektedir. Araştırma yapan uzmanlar bu şekillerde simetri yoksa mutlaka altında yatan bir mesaj vardır.Düşüncesi ile yola çıkarak anlamlarını araştırmaya başlamışlardır.
Araştırmacılar¸ kündekari sanatının özelliği olan parçaların yapıştırılmadan sadece birleşmesiyle oluşan çukur kanal çizgilerinin de temsil ettiği şey gezegenlerin yörüngesi olduğu söylemektedir. Bu yüzeyde yer alan gizemli yıldız motifleri yer alması ve bunların içinde en ilgniç olanı kuyruklu yıldızların da bulunmasıdır. Araştırmacıların dikkatini çeken en önemli detaylardan biri de¸ Cüce gezegen olan Plüton gezegeninin tek başına ayrı bir platformda ,farklı bir açı ile gösterilmiş olmasıdır. Güneş sisteminde 8 gezegenin aksine Plüton uzakta yer almaktadır.
Minberin diğer tarafında ise 7 adet galaksi evreni tespit edildiğini söyleyen uzmanlar¸ galaksi platformlarının 5 ayrı renkte sedef kakma ile gösterildiğini söylemektedir. Fakat ne yazık ki bugün hatalı restorasyon çalışması ile bu önemli detayların çoğu yok edilmiş duruma gelmiştir. Ancak eski resimlerden bunu görmek mümkündür.
Kündekârî sanat nedeniyle çok önemli olan minberin diğer bir özelliği ise 6666 adet abanoz ağacı parçasından birleştirilmesidir.Bu rakamda halk arasında yaygın inançla Kuranı Kerim’deki ayet sayısına denk gelmektedir.
Bursa Ulu Cami mimarisinde uygulanmış bu motifler, dönemin İslam ve Türk alimlerin matematik ve gök bilimlerinde diğer ülkelere nazaran ne kadar önemli yerde olduğu görülmektedir.